Tanıma ve Tenfiz’de İngiltere Örneği

MAHKEME KARARLARININ YABANCI ÜLKELERDE TANINMA VE TENFİZİ

İNGİLTERE ÖRNEĞİ

Türk hukukunda tanıma ve tenfiz

Yabancı Mahkeme ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınması Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 50. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme Asliye Mahkemesidir. Bu kararlar kendisine karşı tenfiz istenen kişinin Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu yer mahkemesinden, Türkiye’de yerleşim yeri veya sâkin olduğu bir yer mevcut değilse Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinden istenebilir.

Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

a)Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b)İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c)Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç)O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması gerekir.

Karşı taraf tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilâmının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir. Mahkemece ilâmın kısmen veya tamamen tenfizine veya istemin reddine karar verilebilir. Tenfizine karar verilen yabancı ilâmlar Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlar gibi icra olunur. Tenfiz isteminin kabul veya reddi hususunda verilen kararların temyizi genel hükümlere tâbidir. Temyiz, yerine getirmeyi durdurur.

Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Buna tanıma denilir. Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder. Yine kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları da tenfiz edilebilir. Yabancı hakem kararlarının tenfizi, tarafların yazılı olarak kararlaştırdıkları yer asliye mahkemesinden dilekçeyle istenir. Taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer mahkemesi yetkili sayılır.

Mahkeme,

a)Tahkim sözleşmesi yapılmamış veya esas sözleşmeye tahkim şartı konulmamış ise,

b)Hakem kararı genel ahlâka veya kamu düzenine aykırı ise,

c)Hakem kararına konu olan uyuşmazlığın Türk kanunlarına göre tahkim yoluyla çözümü mümkün değilse,

ç)Taraflardan biri hakemler önünde usulüne göre temsil edilmemiş ve yapılan işlemleri sonradan açıkça kabul etmemiş ise,

d)Hakkında hakem kararının tenfizi istenen taraf, hakem seçiminden usulen haberdar edilmemiş yahut iddia ve savunma imkânından yoksun bırakılmış ise,

e)Tahkim sözleşmesi veya şartı taraflarca tâbi kılındığı kanuna, bu konuda bir anlaşma yoksa hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna göre hükümsüz ise,

f)Hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usul, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna aykırı ise,

g)Hakem kararı, hakem sözleşmesinde veya şartında yer almayan bir hususa ilişkin ise veya sözleşme veya şartın sınırlarını aşıyor ise bu kısım hakkında,

h)Hakem kararı tâbi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veya tâbi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptal edilmiş ise, yabancı hakem kararının tenfizi istemini reddeder.

İngiltere Örneği

Türkiye’de kesinleşmiş bir mahkeme kararı hükümlerinin yabancı ülkelerde nasıl uygulanacağına dair örnek bir olay değerlendirilecektir. Örnek olayımızda bir boşanma kararının mali hükümlerinin İngiltere’de nasıl uygulandığı üzerinde durulacaktır.

Örnek olayımızda 2000’li yılların başında taraflar evlenmişler ve evlilik süreçleri içerisinde çeşitli mallar edinmişlerdir. Çiftler belli süre İngiltere’de yaşamış ve daha sonra Türkiye’ye dönmüşlerdir. Türkiye’ye dönmelerinin ardından bir süre sonra aralarında anlaşmazlıklar baş göstermiş ve nihayet 2015 yılında taraflar bir anlaşma Protokolü çerçevesinde boşanma davası açmışlar ve bu Protokol çerçevesinde mahkeme tarafından boşanma kararı verilerek Protokol hükümleri mahkeme kararı haline getirilmiştir. Daha sonra erkek İngiltere’ye geri dönmüş kadın ise Türkiye’de yaşamaya devam etmiştir.

Bu kararın mali hükümler bölümünde Türkiye’de bulunan iki evden birinin adamda birinin kadında kalacağı, Türkiye’deki aracın kadında kalacağı, bunun yanında İngiltere’de kurulu bir dükkan işletmesinin adamda kalacağı ve İngiltere’de alınan evin yüzde elli hissesinin de kadın tarafından adama devredileceği yer almaktadır.

Sonuç olarak fiilen kadın bir müstakil ev ve bir araba almış koca ise bir daire ve bir kurulu dükkanın işletmesini almıştır. Her ne kadar mahkeme hükmünde Londra’daki evin adama devredileceği yazılmış ise de böyle bir devir fiilen yapılmamıştır. Ancak diğer mallar fiilen paylaşılmıştır.

Koca kendisine Türkiye’de devredilen evi derhal satmış, kadın kendisine ait aracı bir süre sonra satmış ancak müstakil evi elinde tutmuş ve adam dükkan işletmesini bedeli karşılığı İngiltere’de üçüncü bir kişiye devrederek İngiltere’deki hayatını Londra’da taraflar adına kayıtlı evde sürdürmeye devam etmiştir. Aradan geçen sürede adam kredi ödemelerine devam etmiş, kredi yeniden yapılandırmalarında bulunmuş ve bu durumlarda kadından onay almıştır.

2021 yılına gelindiğinde adam Türk mahkeme kararı uyarınca kadından Londra’daki evin devrini yapmasını istemiş ise de kadın mal ayrımının adil olmadığını ileri sürerek devre yanaşmamıştır.

Bunun üzerine erkek Londra Merkez Aile Mahkemesinde (The Central Family Court) dava açarak mahkeme kararının ilgili hükmünün tanınması ile evin kadına ait yüzde elli hissesinin kendisine devri için bir karar verilmesi amacıyla dava açmıştır.

İngiliz Hukuku

Merkez Aile Mahkemesi öncelikle dava hakkında bir ön inceleme yaparak dinlenilme kabiliyeti olduğuna karar vermiştir. Daha sonra ilgili bilgi ve belgelerin mahkemeye sunumu istenerek duruşma sürecine geçilmiştir.

İngiltere’de gerçekleşen yargılamalarda hem Solicitor hem Barrister denilen ve avukatlık hizmetlerinin sunumu ile görevlendirilmiş kişiler tarafından davalarda temsil hizmeti sağlanır. Bizdeki avukat tanımının içine her iki meslek de girmektedir. Zira Solicitor evrak işleriyle ve dosya hazırlığı ile uğraşır ancak Barrister’lar bir duruşmaya giderek duruşmada müvekkillerini bizzat temsil ederler. Böylece eski kocanın Solicitor’ı tarafından ilgili evrak ve dayanakları hazırlanmış ve mahkemeye sunulmuştur. Daha sonra duruşma safhasında Barrister davaya dahil olarak duruşmada argümanlarını ileri sürmüştür. Tüm bu evrak duruşma gününden önce elektronik posta yoluyla davalı tarafa gönderilmekte cevapları istenilmekte ve bilgilendirme sağlanmaktadır.

İngiliz mahkemelerinde yürütülen davalar için önemli bir ayrıcalık davalı yada davacının elektronik posta yolu ile evraklarını gönderip alabilmeleridir. Posta tebligat sistemi yerine mahkemeye tanımladığınız elektronik posta üzerinden tüm replik, düplik ve belge sunma süreçleri takip edilebilir. Ayrıca mahkeme uygun görürse Cloud üzerinden görüntülü konferans yöntemi ile duruşmalar gerçekleştirilmektedir. Bu da Türkiye’den davaya katılacak taraf ve avukatı için çok önemlidir.

Davanın Esası

İngiliz hukukuna geçmeden önce şuna değinmek gereklidir. İç hukuk sisteminde bir mahkemenin verdiği karar adalete tam olarak uymasa bile karara karşı başvuru ve itiraz yolları tüketildikten sonra bu karar uygulanmak zorundadır. Ancak bu kararın insan hakkı ihlali oluşturması durumunda bireysel başvuru yolu gündeme gelebilir. Ancak iç hukukta verilen bir kararın başka bir ülke hukukunda ve özellikle insan hakları hukukunun üstünlüğünü kabul etmiş hukuk sistemlerinde tanınabilmesi için insan hakkı ihlali içermemesi yani adalete uygun olması gerekir. Bir mahkeme kararı sadece kesinleşmiş bir karar olduğu için başka bir ülkede uygulanamaz. Ayrıca insan hakları, adil yargılanma ilkeleri, mülkiyet hakkı gibi genel geçer prensiplere de uygun olmalıdır. Bunlar iç hukukun üstünde kavramlardır. Hangi hukuk sistemi olursa olsun hukuk ve adalet kavramına uygunluk önceliklidir.

İngiliz mevzuatında yer alan Evlilik ve Aile Yargılamaları Kanunu 12. maddesinde İngiltere dışındaki boşanma davalarının hükümlerinin ülkede nasıl uygulanacağı belirtilmektedir.

Buna göre başka bir ülkede gerçekleşen bir boşanmanın hükümlerinin İngiltere’de tanınabilmesi için;

1-Yargısal veya diğer bir süreç sonunda evliliğin iptal edilmesi, feshedilmesi yada tarafların legal olarak ayrılması

2-Boşanma, iptal veya legal ayrılığın İngiltere’de geçerli olarak tanınma kabiliyetinin olması gerekmektedir.

Bu iki şartın varlığı durumunda taraflardan her biri mahkemeden boşanmanın mali konuları ile ilgili bir hükmün İngiltere’de tanınarak uygulanmasına dair Hüküm vermesini isteyebilir. Aslında bu başka ülkedeki bir mahkeme kararının bir İngiliz mahkemesince tanınarak ülkede uygulanır hale getirilmesidir. Türk hukukunda yer alan tanıma ve tenfizin tam karşılığıdır.

Evlilik ve Aile Yargılamaları Kanunu  (Matrimonial and Family Proceedings Act) 12. maddesinin orjinal metni “Applica tions for financial relief after overseas divorce etc. (1)Where—(a)a marriage has been dissolved or annulled, or the parties to a marriage have been legally separated, by means of judicial or other proceedings in an overseas country, and (b)the divorce, annulment or legal separation is entitled to be recognised as valid in England and Wales,either party to the marriage may apply to the court in the manner prescribed by rules of court for an order for financial relief under this Part of this Act.“ şeklindedir.

Başvurucu eski koca bu maddeden yararlanarak Türk mahkeme kararına dayanmak suretiyle mahkeme kararında yer alan, Londra’daki evin yüzde elli hissesinin devrine ilişkin hükmün aynen uygulanmasını İngiliz mahkemesinden istemiştir. Buna karşın davalı kadın dağıtımın adil olmadığını ve bu nedenle bu hükmün İngiltere’de tanınmaması gerektiğini savunmaktadır.

Değerlendirme

İlk bakışta ortada bir Türk mahkeme kararı vardır ve kesindir. Ayrıca bu karar iki tarafın arasında hazırlanan Protokole uygun olarak verilmiştir. Yani kadın hem protokolü imzalamış hem mahkeme kararına Türkiye’de hiç itiraz etmemiştir. Böyle bir durumda Türk mahkeme kararının Londra’daki evin devrine ilişkin hükmünün otomatik olarak İngiliz mahkemesince kabul edileceği düşünülebilir. Ancak bu noktada hazırladığımız savunma ve onun dayanakları ile bu kararın uygulanmasına mani olunmuştur. Şöyle ki;

Savunmamızda öncelikle; bir kararın İngiltere’de tanınabilmesi için bir yargılama sonunda verilmesi ve İngiltere’de tanınabilme kabiliyetine sahip olması gerektiği vurgulanmıştır. Buradaki “Yargılama”dan kasıt adil yargılanma prensipleri ve diğer tüm usulü güvencelere uygun bir yargılamanın adil olarak cereyan etmiş olması demektir. Tanınma kabiliyeti ise ancak böyle bir yargılama sonunda verilen adil bir hüküm çerçevesinde var olabilir. Eğer düzgün bir yargılama yapılmamış veya gerekli usuli güvenceler mevcut olsa bile böyle bir yargılamanın sonucu adalete, hakkaniyete, insan haklarına, mülkiyet hakkına aykırı bir sonuç doğurmuş ise böyle bir kararın Tanınma Kabiliyeti olduğundan (entitled to be recognised as valid) bahsedilemez. 

Savlarımız

Olayda boşanma kararı erkek tarafından hazırlanan Protokolün baskı ile kadına imzalatılması ve bu Protokolün mahkemece iki hafta içinde onaylanması ile verilmiştir. Bu noktada hem boşanmanın mali hükümlerinin adil bir yargı süreci sonunda verilmediği hem de kadının mülkiyet hakkına ve adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil ettiği ve İngiltere’de tanınma kabiliyeti olmadığı üstünde durulmuştur.

Bunun ispati çerçevesinde öncelikle Protokolü erkeğin hazırladığı, kadına hiçbir bilgi vermediği ve baskı ile imzalattığı üzerinde durulmuştur. Zira kadının iki küçük çocuğu vardır ve bir an önce boşanıp hayatını yaşamak istemiştir. Bu nedenle mal kavgası yapacak mental kapasite ve psikolojik güçten yoksundur. Yine adam malların gerçek değerleri hakkında gerekli bilgiyi vermediği için Protokol içeriğinden habersizdir. Yani kadın matematiksel olarak malların değerini bilmemektedir. Türk mahkemesi ise doğrudan Protokolü onaylamış ve herhangi bir araştırma ve yargılama faaliyeti yapmamıştır. Zaten yapamaz zira ev Londra’dadır. Gerek Türk mahkemesinin yargı yetkisinin gerekse bilirkişilerin ulaşılabilirliğinin olmadığı bir yer söz konusudur.

Bunların ötesinde mal dağılımına matematiksel olarak bakıldığında kadına kalan ev ve aracın toplam değeri boşanma tarihi itibariyle 60.000 GBP civarındadır. Yine erkeğe kalan ev ve dükkan işletmesinin de değerinin 60.000 GBP olduğu ortaya konulmuştur. Bu çerçevede Londra’daki evde ortak mülkiyet olmasının adil olduğu matematiksel olarak da ortadadır.

Ancak burada göz önüne alınması gereken 2015 tarihli boşanma sonrasında kredi ödemeleri adam tarafından yapıldığı için ve edinilen mallara ortaklık rejimi boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında dava açıldığı tarihte biteceği için kredi geri ödemeleri ve o konuda 2015 sonrası ortaya çıkan kar zarar durumunun tamamen eski kocaya ait olmasıdır.  Ancak evin mülkiyeti halen her iki kişi üzerindedir. Evin güncel değerinin tarafların mülkiyet hakkı bakımından araştırılması gerekir. Sonuç olarak banka kredisi yönüyle ortaklığın boşanma ile son bulduğu ancak evin birlikte mülkiyetinin devam ettiği kabul edilmelidir. Tarafların hak ve borçları belirlenirken bu durum göz önüne alınmalıdır. Buna ek olarak adam evde oturmaya devam etmektedir. Evin yarı hissesine sahip kadına ise kira bedelinin yarısını ödemelidir. Bu tutar da mortage katkısından düşülmelidir.

Sonuç

Sonuç olarak İngiliz mahkemesi malların 2015 tarihli değerlendirme raporlarını istemiştir. Gerek gayrimenkuller ve gerekse aracın değerleri 2015 fiyatları itibariyle İngiliz mahkemesine sunulmuştur. Bu malların adil olarak dağıtımının yapıldığı hesaplama ve değerleme raporları ile ortaya konulmuştur.

Bu noktada İngiliz mahkemesi hakimi öncelikle Londra’da mevcut bir taşınmaz için Türk mahkemesi tarafından karar verilemeyeceğinin altını çizmiştir. İngiliz devleti yetki alanında bulunan bir gayrimenkul hakkında Türk mahkemesinin verdiği kararın doğrudan uygulanma kabiliyeti yoktur. Bu nedenle mal ayrımını inceleyerek hukuka uygunluk konusunda değerlendirme yapmıştır. Bunun yanında adil olmayan bir dağıtımın tanınamayacağına dikkat çekmiştir. Bu şekilde Türk mahkeme kararının ilgili hükmü tekrar yargılanarak adil olmadığı ve kadının mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde olduğu belirtilerek dava reddedilmiştir.

Böylece tanıma ve tenfiz konusunun kesinleşmiş kararlar bakımından otomatik olmadığı, ilgili kararın gerek usuli gerek esası bağlamında hem evrensel hukuk çerçevesinde hem de ilgili ülkenin meri mevzuatı çerçevesinde değerlendirileceği görülmektedir. Bu konuda gerek ülkemizde gerek başka bir ülkede girişimde bulunulurken bu hususların göz önüne alınması gerekir.

Av. İbrahim Güllü

Kaynak: https://avibrahimgullu.com/tanima-ve-tenfizde-ingiltere-ornegi/

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*